Güncel Yazılar

Endüstri devrimi okullarının sonu mu?

Merhaba;

Bu yazı aynı zamanda Cumhuriyet Gazetesi yazarlarından sayın Şahin Aybek tarafından aşağıdaki adreste yayınlanmıştır (9 Ocak, 2023)

Endüstri Devrimi Okullarının Sonu mu? 

————————————————————————————————————————-

Endüstri Devrimi
Okullarının Sonu mu?

“Bilmek Yetmez, Yapabilmek Gerekir”

Prof. Dr. M. Yaşar Özden

Atsız arabaların gelmesinde
olduğu gibi? Atsız araba (horseless carriage)?  Aslında, bu terim aklıma “wireless phone”
terimini getirdi, atsız araba, kablosuz telefon gibi terimler yeni teknolojinin
sahip olmadığı şeyleri söyleyerek yeni bir teknolojinin eskisiyle
karşılaştırıldığı durumlardır. Sonuçta yeni teknolojiyi açıklamak/kabul
ettirmek için eski teknolojide ısrarcı olmak çok eski bir insan alışkanlığıdır.
Henry Ford’un üretim bandı fikriyle seri üretime başlayan arabalara karşı o
dönemlerde “The horse is here to stay, but the automobile is only a novelty — a
fad” (“At burada kalacak ama otomobil sadece bir yenilik, geçici bir heves”)
şeklinde öngörü dolu yorum yapanlar ve yeniliğe karşı direnenler hep olmuştur.
Bunun benzeri öngörüleri tarihin her devrinde ve her yenilik geldiğinde bulmak
çok zor değildir, örneğin; “Makineler işimizi elimizden almaya geliyor” paradoksu
en azından 18. yüzyılın başlarında dokuma işlerinin sanayileşmesiyle
verimliliği artıran ve binlerce işçinin sokağa atılacağı korkusundan bu yana
yüzlerce yıldır gündemde olan bir konu. Bunun sonucunda işçilerin yer
değiştirmesi, tıpkı geçmişte olduğu gibi hala endişe yaratıyor.

  •       1589’da İngiltere Kraliçesi
    I. Elizabeth, din adamı William Lee’nin bir örgü makinesi için kraliyet patenti
    için başvurduğunda paniğe kapılarak: “Bu buluşun zavallı uyruklarıma ne
    yapacağını bir düşünün, bu gerçekleşirse onları istihdamdan mahrum ederek
    kesinlikle yaşamlarını mahvedecektir” demiştir.
  •          1880’lerde Qing hanedanı,
    bagaj taşıma işlerini kaybetmenin sosyal kargaşaya yol açabileceğini savunarak
    Çin’de demiryolları inşa edilmesine şiddetle karşı çıkmıştır.
  •          19. Yüzyılın başlarında, Ludditler,
    buhar gücünün körüklediği genel ekonomik büyümeye rağmen, İngiltere’deki
    işlerini korumak için makineleri sabote etmişlerdir.

Robot kaynaklı işsizlik korkuları, gelecekte ortaya çıkacak
işler hakkındaki tartışmalara hep hâkim olmuştur. Fakat, nedense bunlar
insanlara sadece zaman kaybettirmekten öteye geçememiştir. Hızlı uyum
sağlayanlar hep bir adım öne geçmiş direnenler ise kaçan trenlerin arkasından
ağıt yakarak içinde oldukları zamanın köleleri olarak kendilerine sunulanlarla
yaşamalarına devam etmek zorunda kalmışlardır. Günümüzden geriye doğru gidecek
olursak birden fazla devrim niteliğindeki büyük değişimlerin yaşandığı dönemleri tanımlamak mümkün olabiliyor. Bu
değişimler için çok değişik tanımlamalar yapılabilse de günümüzde en yaygın
olarak “4. Sanayi Devriminin” içinde olduğumuz fikri kabul görmektedir. Bundan
önceki üç sanayi devrimlerinden farklı olarak bu dönem insan-robot
ilişkilerinin çok geliştiği bir dönemi simgelemektedir. İnsan-robot ilişkisi
aslında insan-makine ilişkisinin bir formu olup bunun dışında birçok farklı
insan-makine ilişki modu bulunmaktadır. Bunlar bu çağa özgü değişimler olarak
yaşamımızda yer alırken birçok yenilik gene tipik insan özelliği olan “yeniliğe
direnç” nedeniyle insanlar tarafından dışlanmaktadır. Teknolojideki hızlı değişim,
hangi işe özgü becerilerin gelişeceğini ve hangilerinin yakın gelecekte modası
geçeceğini tahmin etmeyi zorlaştırıyor. Geçmişte, teknolojik ilerlemenin yol
açtığı beceri gereksinimlerindeki değişimlerin kendilerini göstermesi yüzyıllar
sürdü. Fakat Dijital çağda, teknolojideki ilerlemeler görünüşte bir gecede yeni
beceriler gerektiriyor. Yeni becerilerin değişimi konusunda bir örnek vermek
gerekirse yaklaşık 30 yıl içerisinde aynı pozisyon için verilen ilanlara
baktığımızda;

Tablo: Sosyo-davranışsal
beceriler daha önemli hale geliyor Çin’in Şangay kentindeki bir Hilton Oteli
yönetici adayının iş gereksinimleri

 

1986

2018

·        
Mükemmel karakter sahibi,
öğrenmeye istekli

·        
20–26 yaşları arası

·        
Lisans veya ön lisans
derecesi

·        
Akıcı İngilizce
yeterliliği

·        
Sağlık durumu iyi olan

·        
Otel konumuna yakın yaşayan

 

·        
Olumlu tutum ve iyi
iletişim becerileri

·        
Bağımsız ve bir ekibin parçası
olarak çalışabilme becerisi

·        
Yeterli düzeyde BT
yeterliliği

·        
En az iki yıllık deneyime
sahip dört yıllık üniversite diploması

 

Kaynaklar:

1986:
Wenhui News, 17 Ağustos 1986, http://www.sohu.com/a/194532378_99909679; 2018:
https://www.hosco
.com/en/job/waldorf-astoria-shanghai-on-the-bund/management-trainee-front-office.

Not:
BT = bilgi teknolojisi.

Geçen yüzyılda önemli olan
becerilerin yerine üç tür becerinin giderek daha fazla önem kazandığını
görebiliyoruz. Bunlar sırasıyla,

·        
karmaşık problem çözme
gibi gelişmiş bilişsel beceriler,

·        
takım çalışması gibi
sosyo-davranışsal beceriler ve

·        
muhakeme ve öz-yeterlik
gibi uyum sağlamayı öngören beceri kombinasyonları.

2001 yılından
itibaren, rutin olmayan bilişsel ve sosyo-davranışsal becerilerin yoğun olduğu
mesleklerdeki istihdamın payı, gelişmekte olan ekonomilerde yüzde 19’dan yüzde
23’e ve gelişmiş ekonomilerde yüzde 33’ten yüzde 41’e çıkmıştır.

Bu tür becerilere sahip
bireylerin oluşturduğu bir toplum için ise, iyi yetiştirilmiş insan kaynağı ve
yaşam boyu öğrenme gerekmektedir. Çünkü, daha ileri becerilere sahip bireyler,
işin değişen doğasına uyum sağlamak için yeni teknolojilerden daha iyi
yararlanabiliyorlar. Buraya kadar teknoloji-insan etkileşimi sırasında
ayağımızın altından kayan halının toplum üzerindeki etkilerinden örnekler
vermeye çalıştım. İş sonunda gene iyi yetişmiş insan ve bu insanların
teknolojik değişimlere paralel olarak oluşan çok hızlı değişimlere uyum
sağlayabilmesi için yaşam boyu eğitim, eğitim yine eğitim sonucuna getirdi. Aslında, 2020 mart ayında bütün dünyada
başlayan ve bütün toplumları etkileyen COVID-19 salgını eğitimde kökten büyük
değişimlere neden oldu. Sanayi devriminin bilgi aktarımı/yükleme temeline
dayanan seri üretim paradigması bir anda bu üretim sisteminin okul tabanının
ortadan kalkmasıyla büyük bir paradigmatik sorunla karşı karşıya kaldı. Sanayi
devrimine paralel olarak şekillenen sınıf olarak yapılanan üretim tezgahlarında
50 dakika ders 10 dakika ara olarak gerçekleştirilen bilgi yüklemesiyle hayata
hazırlanan bireyler aslında bu çağın gereklerini tam olarak
karşılayamıyorlardı. Değilse, Koç, Sabancı ve diğer sanayi üreticileri neden
kendi okullarını kurup, kendi fabrikaları için uygun eleman yetiştirme işine
soyunmak zorunda olsunlar. Günümüz, eğitim kurumları mezunları işe
başladıklarında işi öğrenmeleri için fazladan eğitim alıyorlarsa bunun nedeni
günümüz okullarının çağın ihtiyacı olan bireyleri yetiştirememesinde yatmaktadır.
Bugünün eğitim sistemi hayata hazır olmayı hala “BİLMEK yeterli” formülünde
olduğunu varsaymaktadır. Halbuki, bu çağda “Bilmek yetmiyor, YapaBilmek gerekiyor”.
Fakat, günümüzün ihtiyacı olan “Yapabilen bireylerin” yetiştirilmesinde çok
önemli rol alacak öğretmen adaylarının lisans öğretim programlarına
baktığımızda (Yüksek Öğretim kurulu tarafından güncellenen en son Öğretmen Yetiştirme programları);


Teorik ders saatlerinin ortalama %84,85
uygulama saatlerinin ise %15,15 olduğunu görüyoruz. Kısacası, bilgi
yüklediğimiz Öğretmenler yetiştirmeyi amaç edinmiş durumdayız. Aslında, bu
tablodaki sayılar neden çağın bireylerini yetiştiremediğimiz konusunda bize
yeterince ipucu vermektedir. Yukarıda yazdığım bir cümleyi biraz değiştirerek
tekrarlayacağım “Bilmek yetmez, yapabilmek gerekir, bilenler kusura bakmasın
Google’ı işe aldık”. Evet, WEB ’teki gelişmeler artık bilgiye (kitap bilgisi)
erişimi hem de tek formattan kurtararak (yazı, ses, görüntü, animasyon,
simülasyon vb.) sınırsız hale getirdi. Artık sanayi devrimi öncesi/sonrası
okullarda olduğu gibi bilgiyi aktaran bilge insanlar yerine bu bilgiyi
kullanabilecek bilgi, beceri ve tutumlara sahip bireylerin yetiştirilmesini
sağlayacak Öğrenme Yardımcılarına ihtiyaç bulunmaktadır. Aslında, yukardaki
tabloda bütün alanlarda ezici olarak verilen teorik bilgilerin çoğu da günümüz ihtiyaçlarını karşılamaktan uzaktır.

Güncel teknolojik yönelimlere baktığımızda karşımıza, Yapay Zekâ ve robotlar, Blok zinciri, Artırılmış Gerçeklik ve Sanal Gerçeklik, Akıllı Uygulamalar (I – Uygulamalar), RPA (Robotik Süreç Otomasyonu), Big Data, Biyomühendislik, Temiz enerji, Mobilite, WEB 3.0, Uzay teknolojileri, Bulut ve uç bilgi işlem, Yeni nesil materyaller gibi başlıklar çıkmaktadır. 12 yıl süren Temel Eğitim sırasında bu başlıklar için öğrencilerin ne kadar bilgi aldıkları ve uygulama yaptıkları konusunda çok söz söylemeye gerek var mı? Yukarıda sayılan güncel yönelimlerin büyük çoğunluğu teknolojik bilgi, beceri ve tutum gerektirmektedir. Kısacası, hizmet öncesinde Öğretmenlerimize çağın gereği olan Teknolojik Formasyon verilebilmekte midir? Gene Yüksek Öğretim Kurulunun sayfalarında yer alan Öğretmen Yetiştirme Lisans Programlarına bakacak olursak;

            Kaynak: https://myozden.blogspot.com/2018/06/yeni-ogretmen-yetistirme-lisans.html


İki program hariç öğretmen
adaylarımız bir tane teknoloji içerikli ders almaktadırlar ve bu derslerin
çoğunluğu uygulamalı olarak verilse de çağın gereği olan Teknolojik Formasyonu edinmelerine
yetmemektedir. Gene geldik yazının giriş kısımlarındaki soruna, çağın gereğine uygun
yetişmiş Öğretmen bulabilmek için mecburen Öğretmenlere hizmetiçi eğitimler
(lisans eğitimlerindeki eksiklerini tamamlamak için) verilmesi zorunlu hale
gelmektedir.

Öğretmen yetiştirme programlarına
dalınca asıl büyük değişimi unuttuk biraz; “COVID-19” evet bu salgın
eğitim/öğretim sistemlerinde çok büyük değişimlere neden oldu. Sanayi devrimi
okullar devre dışı kalınca eğitim/öğretim etkinlikleri için TEKNOLOJİ
kullanmadan çözüm bulmak neredeyse olanaksız hale geldi. Mutlak kapanma
dönemlerinde daha önce Teknoloji kullanmayı çağa uymak olarak algılamayan Veli
ve Öğretmenler, öğrencilerin karşısında çaresiz kaldılar. Bunun başka sebepleri
de vardı örneğin, gerekli teknolojik cihazlara sahip olma bir sorun olarak
karşımıza çıksa da asıl sorun Öğretmenlerin bu tür sanal ortamları eğitim ve
öğretim için kullanmalarına hazır olmamalarından kaynaklandı. İlk çözüm olarak
günümüz sınıflarının vaz geçilmezi ve eğitim sisteminin bence en büyük sorunu
olan sunum programlarını kullanarak durum geçiştirilmeye çalışıldı. Yüz yüze
yapılan eğitimlerde öğrenci-öğretmen ilişkisini aktarıcı-dinleyen moduna
hapseden yöntem COVID-19 döneminde hiçbir değişim yapılmadan sanal sınıf
ortamlarına taşındı. Bu ise öğrencilerin daha fazla dersten kopmasına neden
oldu. Sunum için hazırlanan saydamları kullanarak oluşturulan çoktan seçmeli
sınavlar ise öğrencilerin çok hoşuna gitti çünkü bu döneme kadar başarılı
olamadıkları birçok dersi bu sınavlarda çok yüksek notlar alarak tamamladılar.
Bunun yanında Teknolojik Formasyona sahip okullar, sınıflar ve öğrencilere
sahip ortamlarda eğitim/öğretim kayıplarına uğramadan bu dönemi kapatabildiler
ve bu yeni eğitim/öğretim paradigmasına hazırlık yapma ve uygulama şansını
buldular. Şimdi okullar açıldı bir gurup Ludist gene sanal ortam çocuklarımız
için çok zararlı oldu gibi söylemlerde bulunuyor. Aslında, bu COVID-19 mutlak
kapanmaları sanayi devrimi okullarının sonunun geldiğinin habercisidir. Atsız
araba, kablosuz telefon örneklerinde olduğu gibi ilerde sanal öğrenme, uzaktan
öğrenme gibi kavramların içi boşalacak ve eğitim-öğretim bu günkü formatından
başka bir şekle dönüşecektir. Örneğin, artık bilgi aktarmak için 50 dakika
ders, on dakika ara formatıyla hazırlanmış Öğretim programlarının yerini daha
çok Teknolojinin eğitime koşulduğu Öğretim programları, öğretim yöntemleri,
öğretim materyalleri alacaktır. Aslında, güncel bir slogan olan “Geliyor,
gelmekte olan” tamda bu değişim için uygun görünmektedir.

Sonuç olarak, bundan sonra ne
yapmalıyız sorusu için geç kalsak da zararın neresinden dönülse kardır deyip
sadece öğretmen yetiştirme işinde değil bütün meslek alanları için planlamalar
yapıp uygulamaya sokmamız gerekecektir. Unutmamalıyız ki bütün meslekleri icra
edecek kişilerin, alan bilgilerin sağlam (AB), bu alan bilgisini kullanmalarını
sağlayacak meslek bilgisi (MB) ve bu bilgileri Teknoloji kullanarak yapmalarına
neden olacak Teknolojik Formasyon (TF)’a sahip olarak yetiştirmemiz gerekiyor.



Short Bio: M. Yasar Ozden has conducted and served as both administrator and educator in the teacher training programs for using technology in the classroom settings since the late 1980s. After the first Internet connection in Turkey was established at the Middle East Technical University in 1993, he carried out the project of making Radio METU one of the top 100 radios broadcasting in the world. In 1998, he made TV broadcasts over the Internet. In addition, he took part in the development and implementation of the first Internet-based education (IDE_AS) program in Turkey in 1998. He has worked as a PCU member in the “National Education Development Project” which was conducted between 1996-1998. In the scope of this project Computer Education and Instructional Technology (CEIT) department established at Middle East Technical University, and Dr. Ozden was the founder chairman of this department. He has also contributed to the curriculum preparation and led the design, development and implementation of new blended learning environment for training of the potential instructors of the CEIT departments. In addition to that, Dr. Özden has managed an e-learning portal project with the contribution of National Police Department between the years 2005-2007. Dr. Özden’s major interests as follows; Generative AI (GPT) applications in Education, Teacher Education, Distance Education, Multimedia Applications on the Internet, Web Design and Web Programming. Currently, he is giving courses and conducting research on those topics . Until now, he has published several articles internationally indexed journals and those publications has made a large number of citations so far. Briefly, Dr. Özden combines his background in biology specializes in capacity development in adapting curricula to the online space. He is a specialist in pedagogy, Dr. Ozden is also known across Europe and the world as a leader in science education and impact upon learning communities.

Yorum yapabilirsiniz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir